Adam olmak kolayda, yürek ister kadın olmak…
Bunca karmaşanın ortasında içine dönüp kendi kimliğini bulabilen olmak…
Eski çağlardan günümüze kadar uzanan bir mücadelenin baş kahramanı olan bir cinsiyetin mensubu olarak ayakta kalmak… 
Kimi zaman sadece cinsel bir obje, kimi zaman şeytan, eksik yaratıldığına inanılan bir varlık…Tarihsel süreçte hep bir karmaşanın ortasında kalan kadın.
Zaman zaman annelik vasfı öne çıkarılarak kutsallaştırılan, kimi zaman bu özelliği nedeni ile kabileler arası değiş tokuş malzemesi olarak nesnelleştirilen kadın.
Venüs, Afrodit gibi isimlerle tanrısallaştırılan ve dönem dönem utanç kaynağı olarak diri diri gömülen kadın. 
Düşünceleri, fikirleri, hakları gözetilmeden cinsel bir objenin içine sıkıştırılarak insan olmanın en ağır sorumluluğunu üstlenen kadın…
Bunca yükün altında şikayet bile etmeden insan olarak varlığını sürdürebilen o eli öperim ben. Kadın erkek eşitliğini uzuvlara bakarak inkar eden mantığın da yüzüne tükürürüm… Belki de en güzel deyimle ‘’Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü’’cümlesindeki yaratılan olma vasfından başka bir kılıfa sokmamak en doğrusu olacaktır ama o kadar az ki bu dimağa sahip insanlar. Ben kadın ve erkek eşittir demiyorum. Kadınla erkek insandır… Ama kadın biraz daha insandır be…
Kadını anlayabilmek için Adem olmak gerekir bence… Cennette Havva’ya eş olmak gerekir, erkeği anlamak için de… Elmayı yiyip birlikte tövbe etmek gerekir. Birbirleri için yaratıldığını anlamak için kadın ve erkeğin, dünyada bir O bir SEN olman gerekir. Eksik olan kadın değildir sadece, erkek de eksiktir. Cennetten kovulup BİR olabilmek gerekir bunu anlamak için… Dünyada Havvasız kalmak gerekir…
Adem düşünebilir miydi sence dünyayı Havva’sız? Peki, sen düşünebilir misin? 
Neden o zaman yaratılışta fiziksel olarak senden narin yaratılmış kadına üstünlük kurma çaban? Bunu zihnin ve fikrinle yapamadığın zaman fiziksel kuvvetinle eyleme dönüştürme nedenin, eksikliğinden mi kaynaklanıyor acaba? Aczini bilseydin haddini bilirdin belki de… Nefsinin kölesi olarak daha ne kadar hizmet edeceksin ki bastırmaya, saklamaya çalıştığın acizliğine…
Bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (sav) ; ‘’Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür’’ (İbn-i Asakır) diyor. 
İnsan olarak yaratılmanın yükü mü ağır geldi yoksa, kaldıramıyorsun şerefli bir hayatı omuzlarında…
Dedim ya kadın ve erkek insandır ama kadın biraz daha insandır. Hatta bazen iki, üç, dört… insandır. Yaratılış gereği yüreği merhamet ile doldurulmuştur kadının. Sana anne olabilsin diye. Dünyaya gözlerini açtığında gerçek sevgiyi öğretebilsin diye sana, daha fazla sevgi ile doldurulmuştur kalbi… Gözyaşlarına sınır koyulmamıştır kadının ağlamayı öğretebilsin diye zor zamanlarında sana… Daha fazla söz verildi kadına öğrenesin sen konuşmayı ondan, korusun diye senin haklarını… Daha kıvrak bir zeka verilmiştir tüm bu yükü kaldırabilsin diye, bir taraftan evini çekip çevirirken, bir taraftan seni büyütsün, iyi bir eş olsun, gerekirse çalışsın, zorda kalırsa savaşta cepheye çıksın diye… 
Bu yüzden adam olmak kolay da zordur kadın olmak… Kadın yaratıkların en üstünü olan insan nev’inin bir örneğidir işte. Tıpkı erkekte olduğu gibi onun da meziyetleri ve zaafları vardır. 
Hz. Mevlânâ; erkeği suya, kadını ateşe benzeterek der ki:
“Her ne kadar su ateşe galip ve baskın ise de, bir kabın içindeyken ateş o suyu kaynatır.
Ne vakit bir kap ikisinin arasına girse (ateş) o suyu havaya çevirip yok eder.
Zâhiren su ateşe galip olduğu gibi, sen de kadına hâkim isen de bâtınen kadına hem mağlûp hem de tâlipsin!
Böyle bir hususiyet ancak insanda vardır. Hayvandaki muhabbet duygusu eksiktir. Bu da hayvanın insandan aşağı olmasından ileri gelir.
Resûlüllah Efendimiz: “Kadınlar, âkıller ve gönül sâhipleri üzerine galiptir” dedi.
Diğer taraftan câhiller kadına galiptir, çünkü onlar sert ve kaba muâmeleli olurlar.
Câhillerde rikkat, lutuf, muhabbet azdır. Çünkü tabiatlarında hayvanlık galiptir
Muhabbet ve rikkat insanî sıfatlardır. Gazap ve şehvet ise hayvanî sıfatlardır.”
Ve yüce Mevlânâ son noktayı koyar:
“Kadın Hakk"ın nûrudur, sâdece sevgili değil, sanki hâliktır, mahlûk değil.”[13]
İşte kadının gerçek değeri buradan gelir. O, Allah"ın yaratıcı kudretinden vasıflar taşımaktadır. Hayâtın devamlılığında büyük vazife görmekte, böylece ilâhî faaliyet ve tecellînin aziz bir rüknü olmaktadır...

PsikoTerapist Ömer YALÇIN