iLİŞKİ EMEK İSTER Eskilerin dediği gibi nasıl “emeksiz yemek olmaz”sa emeksiz bir ilişkide yürümez elbette. Kadın- erkeğin ilişkiyi kabullenip de hareketsiz kalmaya başladıkları, özensizleştikleri, kendilerini anlatmaya zahmet etmeden, karşıdakini anlamaya çaba göstermeden sürdürmeye çalıştıkları bir ilişki bir süre sonra tehlike sinyalleri vermeye başlar. Tehlike sinyalleri de ilişkide çatışma olarak kendini gösterir. Şayet çiftler sıkıntılarını bir de doğru dille aktarmayı bilemiyorlarsa o zaman ilişki ya negatif kısır döngüye dönüşür ya da biter. Buradan hareketle bir ilişkideki temel iletişim hatalarına göz atmak yerinde olacaktır. Yıkıcı eleştiri: Sorunlu çiftler genellikle birbirlerini suçlama ve eleştirme eğiliminde olan eşlerden oluşur. Burada eşler bütünüyle birbirlerinin olumsuz yönlerine odaklanmakta ve böylelikle seçici bir algılama ile olumlular bir yana itilerek olumsuzluklar seçilmekte, yıkıcı biçimde eleştiri yapılmaktadır. Örn; “sen beni incitmekten zevk alıyorsun!” Genelleme: Sorunlu çiftlerde eşler birbirlerinin bazı özgün davranışları yerine kişilik özelliklerini içeren yargı, eleştiri ve genelleme yapmak eğilimindedirler. Örn; “Sen zaten hiçbir işi beceremezsin.” Eşlerin eleştirileri bazen daha ileri gitmekte ve eşler öfke nedeniyle hızlarını alamayıp birbirlerinin kişiliğini değersizleştirmekten de öteye gitmekte ve birbirlerinin ailelerini de işin içine sokmaktadırlar. Örneğin; “sen zaten hiçbir şeyi beceremezsin, aynı annene çekmişsin!” Akıldan geçenleri okuma ve yıkıcı niyet getirme: Burada eşler birbirlerinin söylediklerinden çok söylemediklerini anlamaya çalışmakta ya da söylenenlerin arasındaki gizli niyeti yakalamaya çalışmaktadırlar. Örneğin,” bunu benim iyiliğim için yaptığını söylüyorsun ama senin esas niyetin beni aşağılamak!” Geçmişi getirme: Örneğin üzerinden yıllar geçmesine rağmen “düğünde yapılanları hiç unutmadım” ya da “15 yıldır söylenip duruyorum, hala aynı şeyleri yapıyorsun” gibi Kendini bütünüyle haklı eşini ise bütünüyle haksız konuma sokma: Örneğin ; “tüm evliliğimiz boyunca hiçbir tartışma benim yüzümden başlamadı ” gibi Eşlerin kendi davranışlarıyla ilgili olarak sorumluluk almama: Örneğin“Beni kızdırıyor ve çıldırtıyorsun. İşte bu yüzden saldırgan oluyorum” gibi İşi yokuşa süren ifadeler: Örneğin; “Şimdi çaba gösteriyorsun ama artık çok geç. Bunları beş yıl önce yapmalıydın” gibi Mantığı silah olarak kullanma: Örneğin; “madem aynı görüşte değiliz, o halde benim söylediklerimi çürüt, senin dediğini yapalım” gibi Yukarda örneklerini gördüğümüz iletişim hataları duyan kişide de büyük bir ihtimalle öfke hissi uyandıran cümlelerdir. İlişkide öfke ya saldırma ya da uzaklaşma ve sessiz kalma olarak kendini gösterir. Böylelikle tepkiyi veren kişi de öfkelendiğinden ilişki daha iyiye gitmez. Peki o zaman doğru iletişim nasıl olmalı? Çatışmalarda amaç anlaşılmak ve durumun daha iyiye gitmesi ise anlaşılmak için bu iletişim hatalarını yapmak yerine en önemlisi “BEN DİLİ ” ile konuşabilmektir. Ben dilinin en önemli özelliği durumla ilgili olması ve kişinin kendi duygularını ifade ettiği konuşma biçimidir. Başkalarıyla ilgili değerlendirme ve yorumlarımızı değil kendi duygu ve yaşantılarımızı açıklar. Örneğin iletişim engellerinden yıkıcı eleştiride söylediğimiz cümleyi ele alırsak , “sen beni incitmekten zevk alıyorsun yerine” , “senden bunları duymak beni çok incitiyor” denilebilir. Böyle söylendiğinde bir genelleme yapılmamış, sadece durumu anlatan ve duyguların aktarıldığı bir ifade olmuştur. İşi yokuşa sürmek, yani “bunları beş yıl önce yapmalıydın” yerine “5 yıldır yapmadığın bu davranışları bugün yapıyor olman beni çok mutlu ediyor” denilebilir. Burada önemli olan ilişkinin değişmesini isteyip istemediğimizdir. Şayet karşıdaki kişi bir şekilde hiç yapmadığı ya da uzun zamandır yapmadığı iyi bir şeyi yapıyorsa ve ilişkiyi bitirmek istiyorsak “bunun kıymeti yok” anlamına gelen birinci cevabı verebiliriz. Ancak amacımız ilişkiyi daha iyi bir noktaya getirmek ise bundan ne kadar mutlu olduğumuzu anlatmak karşı tarafta aynı iyi şeyleri tekrarlama arzusu yaratır. Aksi sadece “bak işte bunun için yapmıyordum” cevabını almak ve çözümsüzlüğe gitmek için iyi bir ifadedir. İlişki yeni başladığında yeni doğan bir bebek gibidir. Bebek büyürken nasıl harika günleri olabiliyorsa hastalandığı veya huysuzlandığı günler de olacaktır. O bebeği büyüten anne baba gibi çiftler ilişkilerine bir bebeğe bakım verir gibi özen gösterir emek verirlerse o ilişkide sağlıklı olarak büyüyecek ve olgunlaşacaktır. Nasıl anne babaların da zaman zaman kendi başlarına kalıp nefes almaya ihtiyaçları varsa ilişki içinde de tarafların birbirine bu zamanı vermeleri ideal olacaktır. Önemli olan birinin diğerini kapsadığı ilişki değil birbirine tutunmuş ama aynı zamanda hareket edebilen iki halka gibi tarafların ilişkide birey de olabildikleri, kendi zamanlarının da olabileceği türden bir ilişkidir. Taraflar sadece birbirine bakarken başka hiçbir şey göremezler ve zaman içinde bu sıkıntı yaratır. Halbuki kendine özel zaman yaratan çeşitli hobileri ve başka arkadaşlarıyla da vakit geçirebilen çiftler (dikkat hem kadın hem erkek için geçerli) dışarıdan beslenip gelir ve ilişkiyi de zenginleştirir. |