BOŞANMIŞ AİLELERİN ÇOCULARININ KURDUKLARI EVLİLİKLER
(Aile hayatı ve ilişkiler üzerine Sosyo-psikolojik inceleme)
Aile birliği devam edemeyecek duruma geldiğinde eşlerin boşanması olası bir durumdur. Ekonomik sorunlar, eşlerin sosyokültürel yapı farklılıkları, cinsel sorunlar, iletişim bozukluğu,güvensizlik, sadakatsizlik, aile içi şiddet gibi durumlar boşanmaya neden olabilmektedir.
Boşanmaya doğru giden evliliklerde ebeveynler çoğu kez çocuklarıyla ilgili korku, şüphe ve suçluluk duygusu arasında gidip gelen karmaşık bir ruh haline bürünürler: “Acaba aile birliğini bir şekilde korumak mı daha iyi olur yoksa mutsuzluğu sonlandırmak mı? Sadece kendi rahatmı düşünmem çok mu bencilce olur? Bu şekilde yaşayarak mı çocuklarımıza daha çok zarar veriyoruz, yoksa ayrılmamız daha mı fazla zarar verir?”
Sosyal bilimciler bu soruların cevabını araştıradursun, anne ve babası ayrılan çocukların büyük bir travma ile karşı karşıya kaldıkları ve hayatlarının bundan sonraki önemli bir kısmını ilave zorluklarla yaşayacakları tartışmasız bir gerçektir.
Çalışmalar çocukların özellikle boşanmadan hemen sonraki zaman diliminde bundan çok ağır şekilde etkilendiğini, ilk çözülmelerin ancak ortalama 2 yıl kadar sonra başladığını ve nispeten normale geçişin ilk olarak ancak 6 yıl sonra görülebildiğini ortaya koymuştur. Yıllar sonra yaşadıkları bu travmanın etkisini tamamen üzerlerinden atıp kariyer yapmayı başaran çocuklar bulunduğu gibi, hayatlarının geri kalan bölümünde hep bu ezikliği birlikte taşıyanlar da olabilir. Bir şekilde sıkıntıları aşarak normal hayata geçiş yapmayı başaranlarda dikkat çeken bir nokta ise bunların genel olarak emosyonlarını (heyecanlarını) kontrol etmeyi ve değişik olaylarla karşılaştıklarında kendilerini başka insanların yerine koymayı (empati) oldukça iyi başaran kişilik yapılarıdır. Bu da erken yaşta duygularını kontrol etmeye mecburiyetlerinden öğrendikleri bir davranış biçimidir.
Boşanma sürecinin travmatik etkisinden dolayı kişinin ileriki yaşamında; ilişkilerden korkma, güvensizlik, terk edilme korkusu, geçmiş aile tecrübesinin tekrar edebileceği duyguları yaşanabilir. İnsan yaşam süresince çeşitli korkuları bünyesinde taşır ve bunlar âşık olma, evlilik, eşlik, doğum ve ölüm gibi olaylarla farkındalığa ulaşır. Bunların dışında spesifik kodlanmış korkular da bulunabilir. Kodlanmış korku kişinin bilinçaltında işleyen ve bir uyarana bağlı bilince çıkan korkulardır. Örneğin; annesi 35 yaşında babasından boşanan bir kız çocuğu, kendisi 35 yaşına bastığında endişe duymaya başlar. Ya da ailenin diğer çocuğunun doğumu ebeveynlerin boşandığı zamana denk gelmiştir, aynı şeyin kendisinin başına da geleceğinden korkar.
Boşanmış aileden gelen kişilerin âşık olma, evlilik hazırlığında korkular yaşama, evlilikten kaçınmaları olağandır. Duygular, ilk olarak bu kadar açık olarak ortaya serilecektir. Kişi, belki de ilk defa çok ciddi bir sorunun farkına varacaktır. Bilinçaltı duygular bilinçli düşüncelerden daha baskın ilerler. Geçmişte öğrenilmiş duygu tarzlarının ortaya çıkması kaçınılmazdır. Burada güven duyma, sorumluluk,endişi ve hassasiyetle ilgili problemler ortaya çıkabilir.
Yapılan araştırmalar, boşanmış aile çocuklarının erken evliliklere giriştiklerini ortaya koymaktadır. Ancak erken yaşta girişilen bu beraberliklerden de en ufak bir problemde ayrılmak istemektedirler. Bu kategorideki bireyler evliliklerinin ebeveynleri ile aynı neticeye kavuştuğu gözlenen kişilerdir. Aile hayatına erken yaşta geçmek istemeleri de ebeveynlerinden kalan eksikliği biran evvel doldurmaya çalışmasıdır. Bu tip kaygı ile evlilik girişiminde bulunun bireyler de çoğunlukla evlilik hazırlığı döneminde çok ciddi sorunlarla karşılaşabilmektedir. Evlilik sürecinde küçük sorunlarla dahi baş edemeyip ayrıldıkları gözlemlenebilir. Aynı zamanda bilindiği üzere, eşler ister ayrılsınlar, ister beraber yaşasınlar, aile içinde yaşanan geçimsizlikle büyüyen çocukların evlilikle ilgili tüm karar ve davranışları, bu olaylardan etkilenir.
Ebeveynlerinin kaderini paylaşan yetişkinlerin dışında, yaşayacakları evliliklerde asla ebeveynlerinin hatalarını tekrar etmemeyi amaç haline getirenler de olabilir. Genellikle bu tip bireyler, empati duygularını geliştirmiş olup daha temkinli davrandıkları için evliliklerini sürdürmek konusunda daha kararlı olabiliyorlar. Ama bu kişiler de, evlilik hazırlığı ya da evlilik başlangıcında ağır korkular yaşarlar.
Bu tip sorunları yaşama olasılığı olan boşanmış ailelerin çocuklarının, yetişkinlik dönemi başlangıcında ilişkileri ile ilgili kendilerini gözden geçirmeleri gerekmektedir. Öyle ki, sorunlu ilişkileri olanların çözümsüzlüklerini psikoterapilere başvurarak gidermeleri gerekmektedir. İnsan sosyal bir varlıktır ve çevresiyle etkileşim içerisindedir. Bu tip sorunlar yaşan kişi çevresini ve kendi kurduğu ailesini de mutsuz edebilir. Bu sebeple evlilik öncesi aile danışmanlığı, evlilik sırasında çift terapileri ve yakın çevreden sosyal destek almaları hem onların mutlulukları için hem de gelecekte topluma kazandıracakları evlatları açısından oldukça faydalı olacaktır.
Alp ARDIÇ
Psikolog & Psikoterapist